Bünyede bakımsızlık azalırken stres artarmış.

Cuma, Mart 27, 2015 Unknown 0 Comments



Bakım denilen şey “size işkence yapmak istiyoruz kabul ediyor musunuz?” sorusuna gönülden “Evet” diyenlerin başarabildiği zor ve istediğimiz gibi olmazsa stresli meşgalelerimizdendir. İyi hissetmek için ne kadar kritik dakikaları atlatmış olabilirsin ki;



Kendime tırnak bakımı yapayım.

Oje ve ojeden sonra kastığım anlar var benim. Öncelikle renk seçmek. Muhakkak her kadının evinde pembenin her tonu ve son dönemde çıkmış marjinal renkler vardır. Birde flormar 319. Kendisi başucu kitabıyla aynı vasıftadır. Akşam davet var ise 319 sürülür hemen. Her neyse ojenin rengini seçtik.  Sürdükten sonra kurumasını beklemek. İşte başka bir meydan okuma daha.  Kuruyana kadar kafadan geçen tek düşünce; ojenin üzeri çizgilenmesin veya komple bozulmasın diye endişe dolu dakikalar geçirmek. Özetle; Felç geçirme taklidi yaparak ojeye doğru üflemek.


Ojeyi daha yeni sürmüşüm. 1 gün var ya da yok. Tırnağın ucundan oje fire verir ya. Bütün parmaklara güzelce sürülmüş 1 tanesinin ucunda oje yok. Düzeltecek alet edevatta yok ise kusurlu tırnağa kös kös bakarım. Bazen de hain hain bakarım tabi. Ta ki oje bakışlarımdan rahatsız olup kendini yenilemeye başlayana kadar.

Özenle uzatılmış tırnaklar ani hareket sonrası muhakkak kontrol edilir dimi? Eğer kırılan olduysa o gün bitti. Bütün gün törpü aranır. Her törpü yokluğunda gözler diğer sağlam tırnaklara kayar ve kırılan tırnağı düzeltme görevini üstlenirler. Vefalı tırnaklardır.

Aman cildim parlasın bakımlı olsun.

Hiç siyah noktalarınız için cilt bakımına gittiniz mi? Ben gittim. Kadın yüzümden bütün sinirini çıkartırcasına cildimi sıkmaya başladı. Gün sonunda elde ettiğim yoğun kırmızı renk ve şiş bir surat oldu. Kadın dudak kenarımdakini bile sıktı. Resmen botokstan yeni çıkmış orta yaşlı kadına dönmüştüm. Bu halle eve ışınlanmam lazımdı. Fakat araba bulamadım. Eve gidip aynaya bakıp tekrar tekrar şok olmak istiyordum. Bu işkenceye para mı verdim yüzümde tırnak izi kalır mı diye. Gidene kadar bütün esnaf ve koca teyzeler kırmızı kabarık suratımı izleyip kısa zamanda olsa içime düştüler diyebilirim.

Geleceğim! Makyaj bitsin.
Makyaj yapacaksınız bazıydı fondöteniydi cildinize yedirdiniz. Sonra başrol oyuncularını elinize aldınız. Elinizde eyeliner bir gözünüze o kadar güzel sürmüşsünüz ki diğerinden daha güzel daha çekici tam dergilerde gördüğünüz gibi. Diğer göze de yapmak lazım. Yiyorsa yap bakalım. İstenilen sonuç alınamaz. Kurtarma çalışmaları başlandı ya eyeliner silinecek ya da üzerinden daha kalın geçilecek. Hani gözleri daha büyük gösteriyor ya işte o moda silecek cesareti bulamayanlardan çıktı. Dumanlı göz makyaj videoları ezberlenir ama o far illa ki aynı durmayacaktır. Ama rimel başkadır. Diğerlerine benzemez. Yoğun sürdüğünüz göz makyajınızın yıldız ürünü az önce gözaltında ya da göz kapağında küçük bir rimel kalıntısı bırakmıştır. Rimel kedi gibidir. Nankördür. İyi bakarsın makyajın tam ortasına pisler.  İşte eziyet o zaman başlar. İnsan içinden ya sabırla karışık şeytan diyor ki makyajsız çık arası ince bir çizgide dolaşır.

Kuaför iyi midir?

Bir nedenden ötürü kendi bildiğiniz kuaföre gidemediniz. Akşamda davet var. İşte o kuaföre ne kadar ödeyeceğinizden önemli olan şey dükkandan nasıl çıkacağınızın endişesidir. Şu ana kadar kendi kuaförümden hariç gittiğim her yerde melisa çaylarıyla oturabildim.  Hepsinde ben olmaktan çıkmıştım. Yan koltuktaki müşteriye daha çok benziyordum. Muhakkak manikür ve pedikürde eti kanatıp bir daha gelme dercesine acıtarak yaparlar. Refleksten elini ayağını çekersin. Birde bir şey olmamış gibi bakarlar. Manikür bittiğinde tırnaklarınızın en az iki tanesinde ojeden önce tırnağınızın üzerinde toplanmış kanınız dikkat çeker. Üzerinizde ise gerginlikten kaynaklanan pis bir yorgunluk düşer.  Eğer bu kuaföre 1-2 ay gitme durumunuz olduysa manikürcü sirkülasyonuna da şahit olabilirsiniz. Saniyede oyuncu değişikliği olur. Aynı kişi kaşta alır, manikürde yapar, ağda da yapar o her şeyi yapar. Kaşınızı aldıracaksanız diyalog tipik şudur hiç değişmez.

Kuaför (ağzında ip ile konuşur):”Kaşınızı siz mi aldınız?”
Siz: “Hayır kuaförüm alıyor.”
Kuaför: “Çok diplere girmiş şeklini bozmuş ben düzelttim uzadığında bunun üzerinden devam eder.”

Sohbet bitmiştir. Bu konuşmaya o kadar çok rastladım ki müşteri aynaya bakana kadar kendine güveni tamdır. Müşteri aynaya baktığında önce biraz söylenir. Sonra kaş kalemiyle sanat yapmaya başlar.

Kaş bitti sıra ağda da. Kontrolsüz ağdacı ağdacı değildir. Can acıtmak için eğitimini tamamlamıştır. Her giden kıl için ayrı kedere boğulursunuz. Cilt tepki verse bile onun için normaldir. Üzerine cila olsun diye cımbızla geçer ki kökünü kurutsun. Tahriş olmuş cilde imza atıyor.
Başka kuaförün en iddialı olduğu alana geldik. Yani sizin saçınızı kendi malıymış gibi kullanmaya. Destur demediğiniz sürece fantezi kesime kadar yolu var. Bu tip işletmelere gitmek zorunda kalındıysa bilmelisiniz ki genelde evde başka bir işlem görülecek şekilde tararlar. Ama kendilerini kuaför duayeni diye görürler. Taradıkları saç ile resmini gösterdiğiniz modelin alakası yoktur zaten fotoğrafa bakmayı bile tenezzül etmemiştir. Davete gidene kadar firketeleri kıyafetinizden toplarsınız.

Kuaförde her şeye hazırlıklı olmak lazım ilginç ücretlendirmeleri de olabiliyor.  Ben oje sürdürdüm diye 10 TL para ödedim. Her parmağıma 1 TL aldılar acımadan. Hala içim acır.

Hep davetten konuyu açtım. Peki.  Kaç adet çorap alıyorsunuz garanti olsun diye merak ediyorum. Ten rengi süper ince en favori çorabı giyiyorsun ama o da ne! yukarıya doğru yürüyen ve engellenemeyen kaçık. “Oje nerde? Oje mi gördünüz mü? Ayy çok belli oluyor.” Bavulun fermuarı aniden açılır. İşte bütün bakımların verdiği stresten daha büyük stres, korku. Ya yedeklerde kaçarsa…


0 yorum: